Sayfalar

17 Ocak 2020 Cuma

“Ses”e dair:


Kendi ses yolculuğumda çok acı çektim ama insanı tutkuları yönetir; ben onu bırakırken o beni tekrar yakaladı ve kendi sesimle çalışırken, bir yandan da başkalarına faydalı olabileceğimi keşfettim. Çaresizce yöntem arayanlar için ben onu çoktan geliştirmiştim. Bu hikaye benim yıllardır yaptığım eğitmenliğin temelini oluşturdu. Çalıştığım, özellikle de uzun süre çalıştığım çoğu insanda inanılmaz dönüşümlere şahit oldum. Sesinizi keşfederken, hayatta her alana yansıyan bariyerlerinizi ve direnç noktalarınızı da anlarsınız. Onları sesinizde çözmek, hayatınızın tamamına nüfuz eder ve sizi kendi en iyi halinize doğru ilerletir. 
Kendi sesiniz size şifa olmaya başlar, her bir notanın frekansını bedeninizde farklı şekillerde deneyimlerken; bir süre sonra ses eğitimi bir meditasyon aracı haline de gelir. 
Ses yalnızca ses değildir, o sizin her güzelliğinizi ve her travmanızı da gözler önüne seren sihirli bir araçtır. 
Bu yüzden insanlara sesimizi şarkı söylerken ya da egzersiz yaparken duyurmaya çekiniriz. Çünkü herkesten gizlediğimiz yanlarımızın orada saklı olduğunu içsel olarak biliriz. 
Konuşurken kamufle etmeye çok küçükken başladıklarımız, sesimizi bir başka biçimde kullandığımızda görünecektir ve bu tamamen çıplak kalmak gibidir. 
Şan dersi almasanız dahi, şarkı söyleyin ve bunu yaparken neler olduğunu iyi gözlemleyin; duygusal ve fiziksel olarak. Farkındalığın ilk aşaması budur. 

5 Ocak 2018 Cuma

BOTOKS VE DİĞER ESTETİK UYGULAMALARIN SESE ETKİLERİ

     

              Sahneye çıkan veya çıkmaya hazırlanan bir şarkıcının görüntüsüne dikkat etmesi gerektiği bir gerçek. Ancak artık çok genç yaşlarda bile bazı uygulamaların gereksiz olarak yapıldığını ve bunların şarkıcılık için büyük engeller teşkil ettiğini deneyimliyorum. Uzun süredir ve çok sayıda insanla çalışmamın bir sonucu olarak bir çok gözlemim oldu.

             Bunlardan en büyük sorun yaratan ve en zor düzeltilebileni burun estetiği. Burun, şarkı söylerken hayati bir öneme sahip. Yanlış yapılmış ve estetik düşünülürken işlevi zarar görmüş bir burun, hem nefes alırken, hem de rezonans açısından çok ciddi bir problemdir. Çalıştığım bazı insanlarda burun o kadar daraltılmış ki, tiz seslere çıkarken o bölgedeki tıkanma önümüze duvar gibi bir engel olarak çıkıyor ve bazı farklı pozisyonlarla sorunu aşmaya çalışıyoruz. Ancak bazı durumlarda sorunu farklı pozisyonlar ile de çözmek mümkün  olmuyor. Düşünün; sadece daha güzel görünmek adına tiz seslerinizi asla kullanamayacak hale gelebiliyorsunuz. Burun rezonansınızı feda etmek istemiyorsanız, burnunuzun iç yapısını daraltmadan, hatta varsa et ve eğrilik gibi problemleri de temiz şekilde çözecek bir operasyonu tercih etmelisiniz. İşinin ehli bir hekim, burnunuzu sizin benzetmeyi istediğiniz şekilde değil, yüzünüzde en doğal duracak şekilde ve işlevini bozmadan yapacaktır.

             İkinci ve en sık karşılaştığım sorun ise botoks. Botoks hepinizin bildiği gibi, bazı noktalara uygulanarak o bölgede süreli bir felç yaratıyor. Bu uygulama abartılı şekilde yapılırsa, sesinize yansıyan duyguyu bile etkileyebiliyor. Bir insanla telefonda konuştuğunuzda, onun sesinden duygusunu anlamanızı sağlayan şey mimikleridir. Konuşurken sesimize kattığımız tüm duyguları bize mimiklerimiz sağlar. Ses telleriniz sadece sesi oluştururlar. Onun güzel tınlaması rezonatör bölgelerinize, içine kattığınız duygu da mimiklerinize bağlıdır. Dolayısıyla yüzünüzde donuk bir ifadeye sebep olacak kadar botoks yaptırmanız halinde, sesinize duygu yansıtmanız da epey zor olacaktır.

            Üçüncü ve çok sık karşılaşmadığım ama ciddi sorun yaratan diğer uygulama da dudak üstünü hareketsizleştiren veya dudaklara yapılan dolgular, artı olarak yanlış estetik diş uygulamaları. Unutmayalım ki artikülasyon bir şarkıcı için temel gerekliliklerden biri. Kelimeleri ve harfleri doğru telaffuz edebilmemiz için dişlerimiz, dilimiz, dudaklarımız birlikte çalışırlar. Dişler gereğinden fazla büyük yapılmışsa, çenemizin hareketi de dengesizleşir ve artı olarak bazı diş gerektiren harfleri abartılı ya da zor teleffuz eder hale geliriz. Aşırı tıslayan "s"ler gibi. Dudaklarımız fazla şişirilmişse, onları yeterince hareket ettiremeyeceğimiz için bir çok şeyi düzgün söylememiz mümkün olamaz. Üst dudağımız hareketsiz hale gelmişse daha da kötü, çünkü bu kez telaffuz haricinde bir sıkıntı daha doğar; ses nazofarenks bölgesine kayar, onu öne getirmemiz zorlaşır.

           Şarkıcı olmak, sesiniz ve artikülasyonunuz ile ilgili her şeyi birinci sırada tutmanızı gerektirir. Görüntünüz ile ilgili şeyler ikinci sırada olmalıdır. Bunlar yer değiştirdiği zaman siz sadece şık ama içi boş bir vitrin haline gelirsiniz. Üstelik son günlerde hepimiz görüyoruz, herkes birbirine benzemeye de başladı. Orijinal kalın, kendinizi sevin ve kusur olarak gördüğünüz çoğu şeyin sizi siz yapan özgün nitelikleriniz olduğunun farkına varın lütfen.

           Sevgiyle

2 Temmuz 2017 Pazar

AJDA PEKKAN'IN ŞAN HOCASI OLMAK




                Benden "Ajda Pekkan'ın şan hocası" diye bahsedildiği oluyor. Hatta bu son zamanlarda oldukça sık duyduğum bir şey. Oysa benim Ajda Hanım ile çalışmaya başlama zamanım 2006 sonları. Bu geçen 10 yıllık sürenin ortasında, bir süre çalışmadık. Sonrasında tekrar bir araya geldik. Ünlü ve yoğun çalışan şarkıcıların hayatları çok hızlı ve devinimli olduğu için, gayet normal bir durum. O dönem çalışmak istemedi ve bunda tuhaf bir şey de yok.Fakat özellikle o çalışmadığımız dönem iyice idrak ettiğim bir konuyu size açıklamak istiyorum.

                Ünlü bir insanla çalıştığınız zaman, bir süre sonra adınız o insanla beraber anılır hale gelebiliyor. Benim durumumda bir grup insanın adı sayılır oldu zaman içerisinde.
"Aylin Taşar ile çalışıyorum; Ajda Pekkan, Hande Yener, Bengü vs vs vs ile çalışan şan hocası"
İsmime cv eşlik ediyor adeta. Ünlülerle çalışan herkesin bu durumdan çok mutlu olduklarını görüyor ve şaşırıyorum. Kuaförleri, şoförleri, gitaristleri, menajerleri, aranjörleri, diş hekimleri, gittikleri spor merkezleri, hatta oteller, hatta restoranlar.... X Hanım'ın veya X Bey'in gittiği restoran.
Bu elbette pr olarak kimsenin kaçırmak istemediği bir fırsat. Çünkü ünlü isimlerin marka değerinden onlarla çalışarak siz de faydalanıyorsunuz. O insanların kalitesiz bir restoranı, kötü bir kuaförü, gitaristi, şöförü, aranjörü veya şan hocasını tercih etmeyeceklerini bilerek. Buraya kadar elbette anlaşılır bir durum.

Peki ben neden bundan hoşlanmıyorum? Ajda Pekkan kadar önemli bir isimle çalışmak bir şan hocası için muhteşem bir deneyim ve çok büyük gurur kaynağı elbette.
Fakat ben sadece Ajda Pekkan'ın şan hocası mıyım? Onunla çalışmadığım zaman zarfında bana gelen herkes sadece işimi iyi yaptığım için geldi. Ve bu her zaman böyle olmalı.
Ajda Pekkan harikulade bir şarkıcıdır. Bunu yaratan da tamamen kendisidir. Tanrı vergisi yeteneğini, sesini ve müthiş zekasını birleştirerek ortaya büyük bir ikon çıkaran kendisidir.
Benim şan hocası olarak onun şarkıcılığına olan katkım, ses performansını yüksek tutma amaçlıdır. Bunda başarılı olduğumu çalıştığım dönemlerdeki ses performansı yükselişinden anlayabilirsiniz ama yine de...
Ben Ajda Pekkan üzerinden işimi iyi yaptığımı ispat edemem.
Kimse edemez.

Bir ünlü ile çalışmak, herhangi bir uzmanlığın ispatı değildir.

              Onun sizi uzun bir süre çalışmak için tercih etmesi de birden fazla sebebe bağlı olabilir.
Benim işimi iyi yaptığımın ispatı; sizin çoğunlukla görmediğiniz, görseniz bile çok dikkat etmediğiniz isimler. Onlar sıfırdan başlayan ya da kötü şarkıcılık alışkanlıklarını düzeltmek için bana gelen;  benimle büyük bir dönüşüm yaşamış, yaşayan ve yaşayacak olan insanlar.
Onlar sayesinde ben işimi iyi yapmayı öğrendim ve her gün yeni şeyler öğrenmeye devam ediyorum.
Çalıştığım ünlü isimlerde de yarattığım bir dönüşüm var tabii; ama genellikle ünlü bir isimle haftada iki kez bir yıl boyunca düzenli çalışma şansınız yoktur şan hocası olarak. Onların buna vakti yoktur ve bu çok normaldir. Dolayısıyla şan hocası olarak şartlara uyum sağlamanız, (turnede, kuliste, konser öncesi stres yaratan durumlar içinde sakin kalarak) ve hızlı, nokta atışı çalışmalar yapmayı bilmeniz lazım. Bu takdire değer değil mi? Tabii öyle ama demek istediğimi anlamışsınızdır diye umuyorum.
Bu konuda çalıştığım ünlü isimlerin memnuniyeti de mutlaka çok kıymetli benim için.
Ama ben onların marka değerinden faydalanmaya çalışmadım hiç bir zaman. Çalıştığım herkes kadar onların da videolarını veya fotoğraflarını paylaşmak dışında... Bunu da pr olarak görmüyorum.
Sosyal medyada takipçi sayılarıma bakarsanız görürsünüz :)) Küçük ama bilgili bir kitleye ulaşmak benim için güzel. Butik otel olmayı, beş yıldızlı tatil köyü olmaya tercih ettim hep. İkincisi de kötü değil elbette, tercih meselesi.
             Hayatta yapabileceğiniz en güzel şey, motivasyonunuz para olmaksızın işinizi sevgiyle yapmaya çalışmaktır. Bunu başardığıma inandığım için, çalıştığım isimlerin marka değerinden faydalanmak arzusunda olmadığımı açıklama gereği duydum. Kendiliğinden olana engel olamam elbette ve bu gayet normal.  Fakat sadece X insanın çalıştığı kişi olarak yaşarsanız, X insan ile çalışmadığınız zaman siz bir hiç olursunuz.
             Ünlüler ve hayatları çok çekici geliyor çoğunluğa. Ünlülerin çalıştıkları kişiler olmak, hatta çalıştıkları kişilerle çalışıyor olmak, hatta çalıştıkları kişilerle çalışan insanların arkadaşı bile olmak garip şekilde kıymet görüyor. Bilginizi arttırın, araştırma yapın. Çalıştığınız kişilerin size fayda sağlayıp sağlamadıklarını algılayacak seviyede olmak için gayret edin. Ancak bu sayede sizi dönüştürecek hocalara ve diğer şeylere ulaşabilirsiniz. Benim haricimde de işini iyi yapan şan hocaları var ve onlar da bana kızıyorlar biliyorum. Onlara da sesleniyorum; bu etiketlerin bedeli sandığınızdan büyük ve yorucu. İşini iyi yapan ödülünü alır. Ben her çalıştığım insana Ajda Hanım kadar değer veriyorum. Ödülü de, çalışmanın sonucu da güzel oluyor böylece. Müzik için, hayalini gerçekleştirmek için emek veren ve bu sebeple sizin yardımınıza başvurmuş her bir insan çok değerli.
Onlara her şeyinizi verin.
            Ve bana gelmek isteyenlere... Bana gelerek ünlü olmanız veya Ajda Pekkan kadar büyük bir şarkıcı olmanız mümkün değildir. Sahip olduğunuz yeteneği ve sesi geliştirmeye kararlı olmalısınız. Müzik dinlemelisiniz. Çok dinlemelisinz. Müziğe aşık olmalısınız ve ünlü olmayı istemek, şarkıcılık aşkınızın önüne geçmemeli. Ünlü olmayı istemekte bir sorun yok ve elbette daha fazla insana ulaşmanın kesin yolu bu. Ama ünlü olmanın kesin bir yolu da yok ve yıllarca şöhretini koruyabilmiş insanlar bunun için daimi olarak çaba harcamak, çalışmak, bir çok sıradan şeyden de feragat etmek zorundalar. Her derdinizin ilacı müzik olmalı. Müzik müzik müzik.
         

  Just remember love is free but all magic comes with a price.


Sevgiyle...

14 Kasım 2016 Pazartesi

Doğal Sese Ulaşmak

        Ses eğitiminin amaçlarından bahsettiğim olmuştu, fakat bugün önemli bir konuyu yazmayı ihmal ettiğimi farkettim; doğal ses...

        Doğal ses sizce nedir? Eğitimsiz bir ses mi? Eminim çoğunuzun aklında ilk canlanacak şey budur. Ben de size "doğal ses" derken benim ne anladığımı ve bunun neden önemli bir konu olduğunu aktarmak istiyorum.

        Sesimizi kullanmaya başladığımız ilk zamanlarda, yani doğduktan sonraki ilk aylarda aslında sesimizin en doğal haline sahip olduğumuzu söylemek yanlış olmaz. Sonrasında anlamsız sesler hecelere, ardından da ilk kelimelere dönüşür. Konuşmayı öğrenme sürecimizde neler olduğunu düşünelim.
Ebeveynlerimiz bizimle heceleyerek konuşurlar ve bazı kelimeleri tekrar tekrar söyleyerek öğrenmemizi sağlamaya çalışırlar. Etrafımızdaki dünyayı tüm duyularımızı kullanarak keşfederken beynimiz adeta bir sünger gibi tüm deneyimlerimizi kaydeder. Bu aşamada, konuşmayı öğrenme yolunda da tüm verileri hızla özümseriz. Özümsediğimiz bilgilere sadece ebeveynlerimizin ağzından çıkan kelimeler değil, onların seslerini kullanma biçimleri de dahildir.
Örneğin sesi çok kısık bir babamız varsa, o tınıyı da kendi sesimize geçirmemiz ve hatta aynı ses problemine hayatımızın geri kalanında sahip olmamız da mümkündür. Bölgelere göre değişen aksanı nasıl öğrendiğimizi ve İstanbul Türkçesi kullanmak için aksanı dönüştürmenin zorluğunu bir düşünün. Tıpkı bu aksan konusunda olduğu gibi, konuşmayı taklit ederek öğrendiğimiz büyüklerimizin seslerini kullanma şekilleri, ağırlıklı olarak kullandıkları rezonans bölgeleri de hızla kullanmayı öğrendiğimiz şeylerdir.
Bu durumda doğal sesimiz konuşmayı öğrenmeye başladığımız andan itibaren bozuluyor demektir.
Bebeklerde dikkat etmeniz gereken iki şey vardır; biri nasıl nefes aldıkları, ikincisi de günlerce ağlasalar dahi seslerinin asla kısılmaması.(Bazı hastalıklar neticesinde oluşabilecek ses kısıklıklarını buna dahil etmeyelim).
Nesilden nesile aktarılan ses kullanım şekilleri bazı renklilikler katsa da, özümüzde varolan gücümüzü bazen kaybetmemize sebep olmaktadır.
Bebekler nefes alırlarken karınlarının şiştiğini görebilirsiniz. Oysa yetişkin insanların ve hatta çocukların büyük kısmında nefesi gözlemlediğinizde, göğüs bölgelerinin şiştiğini farkedebilirsiniz.
Nefes terapisi bu nedenle hepimiz için çok büyük önem taşıyan yeni moda akımlardan biri. Her şeyde olduğu gibi burada da emin ellerde olmak gerek elbette.
Sesimizin doğallığını kaybetmemizin de, bebeklerin sahip oldukları sesi sağlıklı kullanma becerisini yok edebildiğini anlamış olmalısınız.
O halde özellikle de şarkıcılar için daha da elzem bir durum ortaya çıkıyor; doğal sese ulaşmak.

       Doğal sese ulaşmanın formülü her zaman şan dersi almaktan geçmiyor. Keza ben de doğal sesimi opera eğitimi ile yitirip geri kazanma yolunda bir çok teknik öğrenip, kendi mücadelemde edindiğim bazı bilgileri de ekleyerek yeni bir sistem oluşturmuş biriyim.
Opera eğitimi, ses ve nefes kullanımı ile ilgili hayati önemde bilgiler içerir. Ancak bu biraz vücut geliştirmeye benzer. Bir opera sanatçısını vücut geliştirme sporu yapan birine benzetebiliriz. Amaç neredeyse sınırları zorlamak, maksimuma ulaşmak gibidir. Bu yüzden opera eğitimi ses eğitiminde, bu sporcuların hedeflediği noktayı yakalamak için çalışmaya çok benzer. Ses eğitimi her şekilde spor gibi olsa da, sadece sağlıklı kasları olan bir bedeni amaçlamak ile vücut geliştirme şampiyonu olmayı istemek arasında epey büyük fark vardır.
Peki diğer dallarda şarkı söyleyen insanlar ne yapacak? (Üstte belirttiğim sadece sağlıklı kasları olan bir bedeni isteyenler).  İşte burada mix voice tekniğinin ve doğru, ama operadaki kadar büyük olmayan doğal nefes kullanımının önemi devreye giriyor.
Şarkıcılara baktığımızda da stil olarak aşırı çalışılmış duran ve bazı müzik eleştirmenlerimizin deyimleriyle "steril" duyulan sesler, sadece belli bir kesimin ilgisini çekmektedir. Duygusunu sesine yansıtabilen şarkıcı her şekilde başarılıdır. Fakat bunu yaparken teknik bilgi kullanmayacağız diye bir şey yoktur.
Çünkü yukarıda anlattığım gibi zamanla doğal sesimizden nasıl uzaklaşıyorsak, şarkıcılık yolunda da istediğimiz duyguyu ve rengi yakalayabilmek adına bazen kendimizce formüller buluruz. Bu da sesimizi daha doğal kullanmamızı gerçekte engeller.
Burada harfleri konumlandırdığımız pozisyonlar, dilimizin aldığı şekil, dudaklarımız ve tabii zorlanacağımızı hissettiğimiz seslerde sesimizi hapsettiğimiz belli rezonatör bölgeler sözkonusudur.,
İşte bunlardan arınmak, sesin doğal bir şekilde akıp gitmesine engel olan alışkanlık bariyerlerini yıkmak ile; kısacası doğru bir ses eğitimi ile mümkündür. Bir kez doğal gücünüzü yakaladığınızda, artık sesiniz ile yapabileceğiniz şeyler tamamen kişisel zevkleriniz ile şekillenebilir. Fakat steril hissedilmeyen, teknik diye bağırmayan ve elbette sağlığını her şekilde koruyabilen bir sestir bu.

      Sesiniz ruhunuzdur, sizin özünüzdür. Onu fabrika ayarlarına döndürmek de sizi özünüze döndürür. :) Bebeklere, kuşlara, kedilere ve gecenin bir vakti uluyan sokak köpeklerine bakın. Dünyayı keşfederken, gerçekte sahip olduğunuz yüce bilgiyi unuttunuz. O her zaman etrafımızdadır ve ses eğitimi de asla sadece ses eğitimi değildir.

       Sevgiyle.
     

31 Mayıs 2015 Pazar

İPUÇLARI - HATIRLATMALAR

1- Şarkı söylemeye başlamadan önce ses egzersizleri gibi bedensel egzersizler de yapmanız faydalıdır. Vücudunuzu rahatlatmalısınız. Vücudunuz gerginse, sesiniz de gergin olacaktır.Dilerseniz gerginliği azaltmak için ses verirken bir yandan yürüyebilirsiniz.

2- Egzersiz yapmaya başlarken orta tonlardan başlayın ve ortalama bir volümde başlayın. Orta tonlarda göğüs sesine yüklenmeyin. Tiz tonlara çıktıkça bu sizi çok zorlayacaktır.

3- Ses vermeye başlamadan önce kafanızda bunu yapmanız lazım. Nasıl bir pozisyonda başlayacağınızı ve hatta çıkacak sesi tasarlamalı ve ses vermeye öyle başlamalısınız. Esneme pozisyonu düşünebilirsiniz, hafif bir gülümseme de buna eşlik edebilir. Söylemek üzere olduğunuz notayı veriyormuş gibi düşünerek kendinizi ayarlayın ve öyle başlayın.

4- Ses verirken atak yapmayın. Bu ses tellerinizin sert bir biçimde birleşmesine sebep olacaktır. Sesiniz için yorucudur ve devamında da sizi zorlayabilir, kötü bir alışkanlığa dönüşebilir. Başlarken sert bir sesle başlamanız  olarak da tarif edebiliriz bunu. Yumuşak ve doğal bir başlangıç yapın. Özellikle sesli harfler ile başlarken bu hataya düşmek daha olasıdır, dikkat edin.

5- Doğru telaffuz, doğru şarkıcılık için çok önemlidir. Bunu yaparken lütfen dudaklarınız kasmayın, Eğer dudaklarınızı sıkarak kullanırsanız ağzınızı açtığınızda tam karşıda gördüğünüz duvarı, yani farenks bölgenizi de kasarsınız.

6- Konuşurken ne yaptığınıza çok dikkat edin. Şarkı söylediğinizden çok daha fazla zamanı konuşarak geçirdiğinizi unutmayın. Çok hızlı, çok tiz, çok pes, veya haykırarak konuşmamaya özen gösterin. Asla fısıldamayın. Konuşurken sesinizi doğru şekilde kullanıyorsanız, konuşma esnasında olan biteni gözlemleyebilir ve bunları şarkı söylerken de kullanabilirsiniz. Her zaman şunu hatırlayın: konuşurken çıkardığınız tüm sesleri şarkı söylerken de çıkarabilirsiniz. Birini yolda gördüğünüzde çıkardığınız bir sevinç nidası ile aynı tonda bir sesi şarkı söylerken veremiyorsanız, bu tamamen şarkıcılıkla alakalı korku ve gerginliklerinizden kaynaklanmaktadır.

7-  Nefesinizi iyi kontrol etmek için duruşunuzun düzgün olmasına dikkat edin. Kambur durmaktan kaçının, kollarınızı kasmayın. Omuzlarınız, karın ve üst karın kaslarınız rahat olsun. Ses vermeye başlarken enerjinizi üst bedeninize yoğunlaştırın ama nefesinizi kasıklarınıza kadar gönderdiğinizi hayal edin.Gereğinden fazla nefes almayın, bu sizi sesinizi kullanırken zorlayacaktır. Balon gibi şişmek bir işinize yaramaz. Konuşurken bir cümleye başladığınızda ihtiyaç duyduğunuz gibi nefes alın. Şarkı söylerken ve egzersiz yaparken ağız ve burundan aynı anda nefes alın. Nefesinizin sesli olmamasına özen gösterin. (Mehmet Ali Erbil ve Emel Sayın aşırı sesli nefes almaya iyi iki örnektir. Onlar gibi yapmayın).

8- Şan hocanızın veya sevdiğiniz şarkıcıların ses rengini taklit etmeyin. Şan hocası ile çalışırken pozisyon olarak onun ne yaptığını hissetmeye çalışabilirsiniz ama asla doğal ses renginizden uzaklaşmayın.

9- Sesi burnunuza itmeye çalışmayın. Bunu yapmanız aşırı nazal bir sese veya daha da kötüsü nazofarenks, yani burun gerisinde tınlayan bir sese yol açacaktır. Tek bir rezonans bölgesi ile yetinmeniz sesinizin zenginliğini kaybetmeniz demektir. Sesi hep üstte kalacak gibi hayal edin. Damağınızdan üst dişlerinize, oradan da dışarıya...

10- Sesiniz bir konser veya başka bir etkinlik sonrası çok yorulmuşsa hafif egzersizler yapıp günü öyle bitirin ve ertesi gün sessiz kalın.

11- Bir haftadan fazla geçmeyen ses kısıklıkları için bir hekime başvurmayı ihmal etmeyin.






12 Nisan 2015 Pazar

Profesyonel Şarkıcılar İçin Sesi Koruma Rehberi

1- ASLA EGZERSİZ YAPMADAN ŞARKI SÖYLEMEYİN
Sahne öncesinde mutlaka ses egzersizleri yapın. Bunun için hiç olmazsa belli aralıklarla şan dersi almış olmanız ve ne yapacağınızı biliyor olmanız yerinde olur. Videolar aracılığı ile egzersiz öğrenmeye çalışmayın, sizi kontrol edecek bir koça ihtiyacınız olduğunu unutmayın. Sahne öncesinde egzersiz yapmayı, bir atletin koşu öncesi ısınma hareketleri yapması gibi düşünebilirsiniz. Bir sporcunun ön hazırlığı ile bir şarkıcının hazırlığı arasında mantıken bir fark yoktur.

2- SU İÇİN
Vücudunuzun susuz kalması ciddi bir sorundur ve sesiniz de bundan etkilenir. Boğazınızın temizlenmesi için de su içmeniz önemlidir.

3- BUHAR İLE NEM DESTEĞİ SAĞLAYIN
İçtiğiniz hiç bir şey ses tellerinize ulaşmaz ama su buharı ulaşır. Özellikle koyu kıvamlı bir boğaz akıntınız varsa, bunu temizlemenizin en güzel yollarından biri buhar solumaktır. Ses telleriniz de nem sayesinde rahatlayacaktır. Asla boğazınızı "ıhım" gibi sesler çıkararak temizlemeyin. Daimi bir boğaz akıntınız varsa uzman bir hekime başvurun. Boğazınızı temizleme ihtiyacı duyduğunuzda yutkunarak ve buhar yoluyla akıntıyı sıvı hale getirerek bundan kurtulmayı tercih edin. Kış günlerinde kaloriferin havayı kurutmasının önüne geçmek için mümkünse bir buhar makinesi, değilse kalorifer için yapılmış su kaplarını kullanın.

4- SPOR YAPARKEN DİKKATLİ OLUN
Eğer ağırlık çalışıyorsanız, ağırlık kaldırırken boynunuzda baskı oluşmaması için nefes almayı ihmal etmeyin. Ağırlığı her kaldırışınızda boyun bölgenizde oluşan baskı sesinize de yansıyacaktır.

5- HER GÜN ŞARKI SÖYLEYİN
Bir sahne programınız olmasa da ara vermeyin. Her gün düzenli olarak önce ses eğitmeninizin öğrettiği egzersizleri yapın ve ardından bir kaç şarkı üzerine çalışın. Çalışırken mutlaka aynada kendinizi gözlemleyin. Vücudunuzda ve yüzünüzde gerginlik olmamasına özen gösterin.
(Bu sadece profesyonel şarkıcılar için geçerlidir, henüz şarkı söylemeye yeni başlamış olanların eğitmen kontrolünde çalışması daha sağlıklıdır).

6- SAHNEYE ÇOK AÇ VEYA ÇOK TOK OLARAK ÇIKMAYIN
Dolu bir mide ile şarkı söylemeye kalkarsanız nefes konusunda da sıkıntı yaşayacağınız kesindir. Aç olursanız da enerjiniz düşer ve gücünüzü kaybedersiniz. Her iki durumda da zarar gören sesiniz ve performansınız olacaktır. Sahneden en az bir saat önce tıka basa olmamak kaydıyla hazmı kolay bir yemek yemiş olmalısınız.

7- TORTU BIRAKAN YİYECEK VE İÇECEKLERİ TÜKETMEYİN
Şarkı söylemeden önce; süt, süt ürünleri, bisküvi, kuruyemiş, çikolata gibi mukus koyulaştıran, herkesin bildiği şekliyle "gıcık yapan" yiyecek ve içeceklerden uzak durun. 

8- BURUN PROBLEMİNİZ VARSA BUNU ÖNEMSEYİN
Burnunuzda deviasyon veya burun içi etlerinde şişme gibi sorunlar varsa, bu sorunlar gece ağzınız açık uyumanıza sebep oluyorsa mutlaka bir doktora başvurun. Burun ile alakalı her sorun sizin için acil çözülmesi gereken sorun anlamına gelir. Uyurken ağzınızdan nefes almanız ses tellerinizin ve farenksinizin kurumasına, ertesi gün de yoğun bir akıntıya sebep olacaktır. Bu şekilde sesinizin sağlıklı kalması pek mümkün değildir.

9- PERFORMANS SONRASI DİNLENİN
Sahne performansı sonrası yorulan sesinizi dinlendirmelisiniz. Mümkünse iyi bir uyku çekin ve sonraki gün boyunca da az konuşmaya ve eğer sesiniz çok yorulmuşsa hiç konuşmamaya dikkat edin. Asla fısıltıyla konuşmayın, bu bazı insanların sandığının aksine sesiniz için oldukça zararlıdır.

8 Ekim 2014 Çarşamba

Anna Maria Hefele - Polifonik Şarkıcılık Türk Kültürünün Kadim Geleneğinden ilham almıştır

Geçtiğimiz günlerde bir dostumun bana yolladığı video epey ilginçti. Bunun üzerine konuşmak zorunda kalacağımı tahmin etmiştim. Sayısız soru aldım ve açıklama gereği duyuyorum. İşin acı tarafı Türk insanının kendi öz kültürünü tanımayışı. Sözkonusu video bu:

Bu çıkan iki ayrı sesin ses tellerinden çıktığını zannedenler bile olmuş. Ses organınız yapısal olarak buna müsaade edecek şekilde yapılmamıştır. Ses tellerinizden aynı anda iki ses çıkmaz. (Çıktığı tek bir durum var ama o da tedavi gerektiren ve az görülen bir ses rahatsızlığı)
Bu videoyu ve "overtone singing" yazarak arayıp bulabileceğiniz diğer videoları dikkatle izleyip dinlerseniz, şarkıcının çıkardığı asıl sesi bas olarak kullandığını duyacaksınız. Üstteki ince ses ile yapılan melodi ise hava ile rezonatör bölgelerin farklı biçimlerde kullanımı neticesinde oluşan bir ıslıktır. Bu kadar temiz melodi oluşturabilmek için elbette uzun süre çalışmış olmak şart. Bu nedenle cidden takdire şayan. Fakat çıkan ince ses asla ses telinde oluşmamaktadır. Bir farklı görüş daha aldım ki bu daha da mantıksızdı; o da çıkan ince seslerin asıl sesin doğuşkanları olabileceği yönündeydi. Her sesin doğuşkanları vardır, ama bunu insan sesinde duymak mümkün değildir. Hiç bir teknik de böyle bir duyuşu bize sağlamaz.
Peki nereden çıktı bu "polifonik şarkıcılık"?
İşte bunu bilmiyor oluşunuz çok acı. Kadim bir Türk geleneğinden haberdar olmayışımız elbette Şaman kültürüne çok yabancılaşmış olmamızdan kaynaklanıyor. Bu şarkıcılık ile alakalı açıklayıcı nitelikte belgesel bir filmi size aktarmakta fayda görüyorum. Şarkıcılığa dair örnekleri çok net dinlemeniz mümkün değil burada ama bu kültürle alakalı bilgisizliğin giderilmesi için bir parça faydalı olabilir:




Bu şarkıcılık ile alakalı bir örnek videoyu daha sizlere aktarmakta fayda görüyorum:
Bu videoda özellikle ilk başta yukarıdaki hanımefendinin yaptığının köklerini görebilirsiniz, ve daha fazlası da devamında. Keza gırtlak bölgesi rezonansı da sese katılarak yapılan bir kaç farklı ses çıkarma şekli de içinde mevcut:


Ve son olarak atalarımızın doğayla uyum içindeki yaşamlarından izler taşıyan; hayvanların, suyun, rüzgarın sesinden esinlenerek çeşitlenen bu özel şarkıcılık şekline dair açıklayıcı ve öğretici bir video daha.